İlk Bakışta: Strangers From Hell

Yeni yazı dizimiz olan İlk Bakışta'ya hoş geldiniz. İlk Bakışta yazılarında ilgimizi çeken dizilerin ilk bölümlerini izleyip düşüncelerimizi, beklentilerimizi karşılayıp karşılamadığını yazacağız. Umarız seversiniz :))



Strangers from Hell/Hell is Other People


(Başlamadan önce yazıyı bu ost ile birlikte okumanızı öneririz çünkü The Rose tek kelime ile şahane bir iş çıkartmış!)

Fatma: Gerilim, dram türünde belki de izlediğimiz diğer Kore dizilerinden bir miktar farklı olsa da bu Strangers From Hell'i izlememize engel olmadı. Hemen çeviri geldiği gibi kızlarla sözleşip dizinin ilk bölümünü izlemek için bilgisayarlarımızın başına geçtik. Strangers From Hell, ilk bölümden sizi maalesef saran bir dizi değil. Bunda üçümüz de hem fikir olduk. Fakat şöyle birkaç nokta var. Bunlardan ilki dişçimiz ve aynı zamanda da Goblin dizisinden de hatırlayacağımız Azrail'imiz dizide var. Onun bu dizideki hikayesini tam olarak bilmiyoruz, ilk bölümde bunun üzerinde durulmuyor. Böylece diziyi izleme parametremizde bir tık ilerlemiş oluyoruz. İkinci nokta ise odada yaşayan karakterlerin hikayelerini öğrenme isteğim. Özellikle alt metinde karakterlerin hikayeleri önem taşıyacak gibi bir izlenim aldım ben. Neden bu hale gelmişler, yahut neden birbirlerini koruyorlar? (Burada korumak kısmı ilk bölümdeki son sahneden çıkarım yaptığım için kullandım.) Dairedeki bir başka merak unsuru ise baş karakterin bu korkunç yerden nasıl kurtulacağı ya da baş edeceği unsuru.


İlk bölümde verilmek istenen etki pis, rutubetli ve kutu gibi bir odada kalmayı izleyiciye hissettirmek olduğunu düşünüyorum. Bunda da oldukça başarılı olmuşlar. Çünkü izlerken birçok açıdan "Neden bu pis ve rutubetli yerde kalıyorsun, hem de beyaz tişörtle??!!" diye sitem ederken buluyoruz.

Strangers From Hell, ilk bölümü ile oldukça gizemli ve bir o kadar da gerilim dolu başladığını söylesek yanlış olmaz. Fakat izleyiciyi tam anlamıyla çeken bir bölüm verdiler mi? Bence hayır. Yukarıda bahsettiğim noktalar eğer sizde de benim kadar merak uyandırıcı olduysa tebrikler! İkinci bölümü izlemeye hak kazandı. Fakat bu noktalardan sizi çekemediyse bir şans daha verecek misiniz merak ediyorum doğrusu. Birçok dizi sonbaharın gelmesiyle yayına girdiğinden izlenecek bolca dizimiz var. Bu yarışı kazanabilecek mi, göreceğiz. 


Eslem: Posterlerini gördüğüm andan beri dikkatimi çeken bir diziydi Strangers from Hell. Lee Dong Wook'un da kadroda olduğunu öğrenince kesin izlenileceklere girmişti. Fatmanın bugün bir anda hadi izleyelim demesiyle de başladık izlemeye.


Karakterimiz Seul'e yeni taşınmış biri ve cüzdanına göre bir daire arayınca el mahkum gelmiş gelmiş en pis odayı tutuyor. Afedersiniz ama hayvanı bağlasanız durmaz o odada. Mikrop yuvası gibi bir yer. Gider hamamda ya da sokakta yatarım daha iyi ama çocuğumuz canına susadığı için tutuyor odayı. Bir de sadece pis olsa tamam ama aynı zamanda ufacık da. Cam deseniz o da el kadar bir şey. İzlerken klostrofobim oldu resmen. Neyse temizlik avcısı Kadirliğimi şimdilik bir kenara bırakıyorum ki diğer karakterlere geçebileyim.

Dizideki karakterler tanıtımda da korkunç görünüyorlardı ama izlerken ayrı bir boyuta ulaştılar. Sürekli gülen ve kekeleyen bir karakter var ve o kadar rahatsız etti ki beni. Diziye devam edeceğim ama ona nasıl katlanacağım bilmiyorum. Bir de sakin sakin konuşan biri var o da bayağı ürpertici ama aynı zamanda ses tonu ve konuşması çok güzel olduğu için bir miktar etkilendim jdsfklj 


Çok azıcık gözüken Azrail beyimiz ise gayet minnoş görünüyor ama biliyoruz ki bu dizide minnoş biri yok. Herkes ürpertici, herkes korkunç, herkes potansiyel katil.

Çekimler tam olarak dizinin hak ettiği kadar karanlık ve rahatsız edici. Soğuk tonların kullanılması da bu havayı desteklemiş. Başrolümüz Im Siwan da karakterinin o bıkkınlığını, yorgunluğunu çok güzel yansıtmış. İlk defa izliyorum ben kendisini ve beğendim diyebilirim. Bakalım karakteri nasıl davranacak ilerleyen bölümlerde.

Sonuç olarak ilk bölüm için yeterli değildi ama son sahnesi ve gelecek bölümün fragmanı bir sonraki bölümü izleme isteği oluşturdu bende. Güncel olarak takip etmem sanırım, dizi final yaptıktan sonra izlerim diye düşünüyorum. Gerçi kızlar yine hadi izleyelim derse uyarım ben de😄

Ecrin:   Eğer buraya kadar Fatma ve Eslem'in yorumunu okuyup geldiyseniz ve benim yorumumu da okumak istiyorsanız size teşekkür ederim. Çünkü gerçekteen düşüncelerimizle sizi tutsak ediyoruz! (Dizilerin bizi tutsak ettiği gibi.) Dizinin yayınlanacağını Ağustos'ta çıkacak diziler yazımızda belirtmiştik. Hepimiz hem fikir olup izleyeceğimizi daha o zamandan biliyorduk. Çıkınca ve Koreanturk'te de çevirisi eklenince bayağı sevinip ilk günden başladık izlemeye ama ne başlamak! Ben böyle karamsar, böyle gıcık eden bir Kdrama hayatımda izlememiştim. Belki de o yüzden bölüm sonunda beni bir kaşıntı tuttu ve diziye olan duygularım hemencecik minimuma düştü.


Zaten konusunu aşağı yukarı anladığınız için ben direkt yorumuma geçmek istiyorum. Herhalde tekrar tekraar konusunu okumak istemezsiniz.

Yeni bir iş, yeni bir yer ve yeni heyecanlarla geldiği yerde mülayim çocuğumuzun nasıl bir hayat süreceğini merak etmiştim ilk dakikalarda, ardından da içimdeki merak "nasıl kalacak yerin olmada Seul'a taşınırsın, manyak!!!" oldu. Çünkü Seul'da yaşamanın o kadar büyük eksileri var ki anlatmakla bitmez. (Depozito vermek ki bu depozito bazen 3bin dolar gibi oluyor küçücük bir yer için sonra tüm yıllık kira isteyebiliyorlar ve daha başka bir sürü şey.) Ardından kalacak yer sorunu çözülünce ki görüyoruz Cennet Pansiyonu adında bir yerde kalmaya başlıyor ki Cennet Pansiyonu basbayağı da Cehennem Pansiyonu oluyor ne diyordum evet kalacak yer sorunu da çözülünce pansiyonda kalan insanların, deli, sapık ve psikopat olduklarını görüyoruz. Hem de ne deli, ne sapık, ne psikopat! Beyaz atletliden tutun, ikizlere ikizlerden tutun kabadayısına ve ajummasına bir çoook pansiyon "sakini!" yaşıyor. Hepsinin beni ayrı ayrı tilt ettiğini belirtmem lazım. Hatta yazıyı yazarken bile hatırladığım kısımlarına sinir oluyorum. "Öldürsem mi, öldürmesem mi?" kısmı ayrı bir sinir etti.


HAH BİR DE! Eslem ve Fatma yazmamışlar, dizinin kritiğini aramızda yaparken de bundan bahsetmemiştik ama bence anakarakter çocuğumuzla ilgili bir sorun da var. Çocuğumuz aynı zamanda yazarmış. Ve bu yazarlık olayında bence yazdıklarıyla kendi başına sorunu ören kişi o, çünkü arada yazdığı kısımlar hayata geçiyormuş gibi bir bölüm oldu. (En azından been öyle hissettim.)


Ne uzun ilk izlenim yazısı oldu! Siz diziyle ilgili neler düşündünüz? Devam etmeyi, izlemeyi düşünüyor musunuz? Yoksa "yok yaa ne izliycem hiç benlik değil" diye mi düşündünüz? Yorumlarınızı bekliyoruz!

Share:

0 yorum